Türkiye’nin önde gelen OSB’leri arasında yer alan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren ve her biri kendi alanında söz sahibi olan sanayiciler belirsiz bir yılın üretim camiasını beklediği görüşünde birleştiler.
Değerlendirmelerini aldığımız sanayicilerin tamamı özellikle komşu ülkeler ile Türkiye arasında yaşanan siyasi gerilimin ihracatçıları, dolayısıyla Türk sanayini endişeli günlere doğru sürüklediğini dile getirdiler. Hemen ardından dalgalı kur fiyatları nedeni ile rekabette zorlandıklarını vurgulayan sanayiciler, yıllardır bir türlü çözüm getirilemeyen kalifiye eleman sıkıntısının da yine sanayicilerin önde gelen sorunları arasında yer aldığına dikkat çektiler.
Tüm bu şartlar altında dalgalı seyreden bir yılı geride bıraktıklarını dile getiren sektör oyuncuları, söz konusu problemlerin ilerlemesinden endişe duyduklarını bildirdiler. Gerek komşu ülkelerde yaşanan iç sorunlar gerekse Türkiye ile gerilen siyasi ilişkilerden dolayı Türk ihracatçılarını zor günlerin bekleyebileceğini vurgulayan sanayiciler, gerilimli ve dalgalı olarak tanımladıkları 2015 yılının ardından belirsiz bir yıla gireceklerini söylediler.
Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra birkaç yıldır özellikle yüksek kur rakamlarından dolayı biraz daha kendilerini toparlamaya fırsat bulduklarının da altını çizen sanayiciler, söz konusu ivmenin kaybedilmeden toparlama sürecine girilmesi gerektiğinin altını çizdiler.
Sanayiciler, ekonominin ancak sıcak para ile ilerleyebileceğini hatırlatarak, bunun da ancak ‘üreterek’ kalıcı hale getirilebileceğinin altını çizdiler.
Diğer yandan sanayicilerin her zaman bir B planı olması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, ülkeler arasında yaşanan sorunlara rağmen ikili diyalogların güçlü kılınması halinde her zaman bir çıkış kapısının bulunabileceğini de dile getirdiler.
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren ve her biri kendi sektöründe söz sahibi olan sanayicilerin Türk sanayi ve ekonomisi açısından geride bıraktığı 2015 yılı değerlendirmesini ve 2016 yılı beklentilerini sizler için derledik.
Cem İnam, “Siyasi kriz, dalgalı kur ve nitelikli eleman açığı 2015’e gölge düşürdü”
Alanında önde gelen markalar arasında yer alan Arcan Makine’nin sahibi Cem İnam, 2015’e siyasi krizlerin damga vurduğunu söyledi. Komşu ülkeler ile yaşanan siyasi krizler nedeni ile ihracatçıların çalkantılı günlerden geçtiğini ifade eden İnam, dalgalı döviz kurlarının ve nitelikli eleman açığının da Türk sanayicisine darbe vurduğunu söyledi. İnam, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:
“2015’te gerek bizim gerekse müşterilerimiz açısından yaşanan sıkıntıların en büyüğü siyasi olaylara bağlı kaldı. Suriye, Irak ve Mısır’daki sıkıntılar satışlarımızı olumsuz yönde etkiledi. Söz konusu ülkelerin kendi içlerinde yaşadığı kaoslar, oradaki sanayicilerin etkilenmesine, dolayısı ile işbirliklerinin zedelenmesine neden oldu. Biz bunu ihracat ile dengeleyerek zarara uğramadık. Ancak elbette ki zarara uğrayanlar da var. Geçen sene yeni ekipmanlar, makineler mi alsak’ diyen insanlar, bu sene fabrikalarını birkaç hafta boyunca kapattılar. Bunun yanı sıra döviz kurundaki dalgalanmalar da bizi çok etkiledi. Döviz kuru 3,40’lardayken işçilerimize yaptığımız zamları karşılayabiliyorduk en azından. Ancak kur 2,90’lara düşünce ciddi bir fark oluştu. Kurdaki bu dalgalanmalar da bizi olumsuz şekilde etkiledi.Bir de bu yıl yine klasik olarak ara elemanın olmamasının dezavantajını yaşamaya devam ettik. Yeri geldi, tornacı ara elemanı dahi bulamadık.”
Ekmek aslanın midesinde
Her geçen gün yaşam şartlarının zorlaşarak ekmek parası kazanmanın daha zor bir hal aldığına dikkat çeken İnam, son dönemlerde komşu ülkelerle yaşanan siyasi krizlerin artmasının ardından, Türk sanayisini ‘belirsiz ve zor’ bir dönemin beklediğini söyledi. İnam, “2016 yılına dair beklentilerimizi özetleyecek olursak sanıyorum en doğru açıklama şu olur; ‘ekmek aslanın midesinde’. Türkiye’deki müşterilerin durumu diğer ülkelere oranlara yine daha iyi. İşler çok kötü olmayacak gibi ama belirsizlik çok fazla. Rusya ile yaşanan siyasi kriz,büyük bir sürpriz olarak çıktı karşımıza. Geçtiğimiz günlerde bir Rus müşterimiz bizden makine aldı. Teknisyenimiz hattı kurmak için Rusya’ya gitti. Ancak elemanımızı ülkeye almadılar. Rusya’ya giremeden geri döndü. Dolayısı ile Rusya ile 2016 için yaptığımız planların tamamını revize etmek zorunda kaldık. Öyle görünüyor ki siyasi belirsizlik 2016’ya da damgasını vuracak” diye konuştu.
Faruk Oral: “2015 kayıp yıl oldu, 2016 ‘ortama’ bağlı”
Anadolu Makine’nin sahibi Faruk Oral, iki kez yapılan genel seçimler ve komşu ülkeler ile yaşanan siyasi krizler nedeni ile Türk sanayinde 2015 yılını ‘kayıp sene’ olarak nitelendirdi. Mevcut stokların tükendiği bir dönemden geçtiğimizin altını çizen Oral, tedbirli davranılması ve mevcut siyasi olumsuzlukların ortadan kaldırılması ile 2016 yılında üretimde patlama yaşanabileceğini söyledi. Oral, konuyla ilgili şunları aktardı:
“2015 yılı ne yazık ki seçimlerin olması ve en son uçak hadisesinden dolayı kayıp bir yıl oldu. 2016 için umutlarımız devam ediyor. Stoklar tükendi. İç piyasaya üretim yapan firmalar karamsar düşünüyor. ‘İşlerim bozulursa ne yaparım’ diyorlar. Bazı sanayiciler günlerini kurtarabilmek için makinelerini satmaya çalışıyorlar.Düşünebiliyor musunuz?Fabrikalarındaki önemli makinelerini, kendilerine üretim yapan, para kazandıran cihazlarını satmayı düşünüyorlar. Onlar ki rekabet piyasasında üretimi yapan makineler… Sanayiciler, onlarla rekabet şansı buluyor ancak şu dönemde ne yazık ki mali durumlarını düzeltmek için onları ellerinden çıkartmak zorunda kalıyorlar. Hala daha yeni bir sistem getirip yeni bir çalışma yapmak yerine küçülmeye çalışıyor bazı sanayiciler. Bu, ülke ekonomisi açısından çok tehlikeli bir durum… Sıkıntıların aşılabilmesi için yeni piyasaların aranması lazım, ancak küçülmeyi tercih edenlerin sayısı bir hayli yüksek. Sanayici korku ve moral bozukluğu ile bu kararı almak zorunda kalıyor. Sanayicilik Türkiye’de çok zorlaştı. Her ne kadar devlet prim ve teşvik verse de bunları almak da çok zor, burada üretim yapmak da çok zor.2016 yılında ise eğer ortam iyi olursa, yani dış siyaset normale dönerse, piyasalarda hızlanma olacağı kanaatindeyim. Üretim ve yatırımların artacağını düşünüyorum. Umarım yeni tedbirlerle, yeni hükümetin yeni kararları ile büyük bir patlama olur. İyi değerlendirilirse 2016 çok değerli bir yıl olacaktır Türk üreticileri için. Ülkede stoklar tükendi. Bu stoklara takviye lazım. Umarım 2016’da tüm sıkıntılar bir çözüme kavuşur ve üretim açısından ülkemizde büyük bir ivmelenme yaşanır. Bunun için de el birliği ile çalışmamız gerekir. Eğer bu yılı da kaçırırsak, ekonomimiz büyük yara alır. Türkiye sanayinin temel taşını oluşturan KOBİ’ler söz konusu karışık ortamdan daha fazla zarar görürse, ekonomi de biter. KOBİ’ler kale gibidir. Eğer bir ülkenin kaleleri yıkılırsa, asla zafer elde edilemez.”
Mesut Kürüm: “Üretimin kösteklendiği ortamda destek alamayan İzmirli işadamları ne yapsın?”
Verbo Boya-Kimya Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Kürüm, dalgalı döviz kurları, destek eşitsizliği, sanayicinin omuzlarına yük bindiren yasaların sürekli olarak çıkması gibi nedenlerden dolayı, Türk sanayicisinin zor günlerden geçtiğine dikkat çekerek, 2016 yılının parlak geçmeyeceğine inandığını söyledi. Türkiye’de sanayicinin yaşadığı şartları göz önüne alarak kanunların ve yönetmeliklerin çıkartılması gerektiğini vurgulayan Kürüm, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bürokratik kanunlar yönetmelikler hepsi sanayicinin birebir yaşadığı şartları göz önüne almadan hazırlandığı için tatbikatla yönetmelik çalışmaları uymuyor.Neticesinde işveren aleyhine kurallar konuyor. İşin en büyük zorluğu ne biliyor musunuz? Benim yurtiçinde rekabette olduğum, benimle aynı işi yapan birçok firma var. Bu firmalar Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmış durumda. Onlar bu yasaların uygulanan bölgesel farklılıklarından dolayı daha uygun şartlarda mal satarken ben her türlü kritere uyduğum için aleyhimize gelişmeler oluyor. Türkiye’nin her tarafında uygulanması mümkün olmayan yasaların çıkartılmaması lazım.Bir de İzmir’i devlet bürokrasisi pilot bölge gibi görüyor. Onun üzerinden yayınlanan yönetmeliklerin kanunların uygulamasını takip ediyorlar. Halbuki İzmir gelişmişlik açısından diğer yerlerden daha farklı. Burada baz alınan değerler Türkiye geneline uygulanamaz. Ortalama bir şehir alın, o şehir üzerinden ne yapacaksanız yapın. İzmir yanlış bir kriter oluyor.İzmir’de karapara yok denecek kadar azdır. Devletle iş yapan sanayici de İzmir’de parmakla sayılacak kadar az. İzmir’de kaçakçılık yok. İzmir niye gelişmiyor? İzmir’e çok para girmedikten sonra İzmir nasıl kalkınacak? Ancak kanun koyanlar, bunları göz ardı edip İzmir’i referans il olarak baz alıyor. Bakın Ankara’ya, Ankara’daki lüks araba sayısı İzmir’in 10 katı... Bazı uygulamaları devreye sokarken daha gerçekçi bir referans alınmalı ki daha doğru sonuçlar elde edilebilsin. Devamlı çıkan yasalarla işverenlere yeni yükler getiriliyor. En son çıkan tehlikeli kimyasal maddelerle çalışan yerlere tehlikeli madde uzmanından hizmet alınması zorunlu hale getirildi. Ben kimya mühendisiyim. Bizim bilgimiz yetersiz kabul ediliyor. 15-20 günlük eğitim alan kişiyi işe alıp beni kontrol edecek bir mekanizma bu...TOBB’un yöneticileriyle alıp veremediğim yok fakat yapılan kanunlarda öyle bir hale gelinmiş ki onun da el kolu bağlanmış. Odalar Birliği şu anda sanayicilerin ve ticaretçilerin sorunlarına rahatlıkla karşı durabilecek bir konumda değil. Sanayi odası ne yazık ki TOBB’un bünyesinde. TOBB böyleyken Sanayi Odası Başkanı ne yapabilir? Türkiye’de üretimle ilgili konularda destek olunmadığı halde bir de köstek olunması, artık kaldırılamaz boyutlara geldi. Bugün devlet bana, ‘fabrikana el koyuyorum’ dese ben buradan ne götürürüm? Ceketimi alır çıkarım. Dolayısıyla bu yatırım ülkenin yatırımı değil mi? Biz günah mı işledik bu yatırımı işletiyoruz diye. Bu şartlar altında, üretimin bu kadar kösteklendiği bir ortamda nasıl diğer ülkelerdeki üreticilerle rekabet edip ülkenize döviz getireceksiniz? Türkiye üretimle ilgili engelleri kaldırmazsa bir yere ilerleyemez. Üretim yaparsanız ülkeye değerli para girer. Başka türlü gelen para borçtur. En nihayetinde geri ödeyeceksin. İhracatla gelen para cebinde kalan paradır. Niye desteklemiyorsunuz? Üretim demek geliştirmek, araştırmak, rekabet imkanı, ülkeye döviz gelmesi demektir. ‘30 kişi araştırma personeli istihdam edene destek veriyoruz’ diyorsun. Araştırma-Geliştirme Bölümü’nde çalışan sayım 30’dan düşükse beni desteklemeyeceksin yani… İyi de üretimi aynı usullerle 10 yıl götüremezsin. Ama makine ama teknoloji ama bilgi olarak bir şeyleri geliştirmek zorundasınız. Siz 10 sene aynı şeyi üreten firma gördünüz mü? Dolayısıyla bu şartlar altında 2016 yılı Türk sanayicisi için parlak geçmeyecek gibi görünüyor. Üreten para kazanıyor zihniyetini zihinlerden silmedikçe ilerlememizin şansı yok.”
Şule Öztürkeri: “Önümüzü göremiyoruz”
Sektörünün öncü firmaları arasında yer alan Eriş Giyim firmasının sahibi Şule Öztürkeri de 2015 yılının iniş-çıkışlarla dolu bir yıl olarak geride kaldığının altını çizdi. Son günlerini yaşadığımız 2015’te stabil bir sosyal, ekonomik ve siyasi duruş sergilenememesi nedeni ile huzurlu bir yıl geçirmediklerine dikkat çeken Öztürkeri, 2016 yılının da belirsizliklerle dolu olduğunu söyledi. Öztürkeri, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2015 şirketimiz için son 2 yıla göre biraz daha iyi gibiydi. Kur politikalarının yükselmesi satışlarda işimize yaradı. Buna rağmen özellikle son dönemlerde iç ve dış politikalarda yaşanan gelgitler, kurda yaşanan dalgalanmalar, bizi olumsuz yönde etkilemeye başladı. Her alanda kararlı ilerleyen seyir, hepimizin arzuladığı bir şey…Siyasi krizler, savaş riskleri, iç ve dış politikada yaşanan gerginlikler üreticileri de müşterileri de tedirgin ediyor. Şu aşamada hem üreticilerde hem de müşterilerde henüz bir panik hali yok ama önümüzü rahat göremiyoruz. Dolayısıyla, 2016 bizim için şu aşamada belirsiz bir yıl.”
Süha Aksoy: “Sanayicinin B planı olmalı”
Havatek firmasının kurucusu Süha Aksoy da ekonominin ve ikili siyasi ilişkilerin sanayi dünyasını etkileyen en önemli faktörler arasında yer aldığını vurgulayarak, başarılı olmak isteyen sanayicilerin her zaman bir B planı oluşturması gerektiğini söyledi. Her dönemde her an yaşanabilecek olumsuzluklara karşı sanayicilerin etkilememeleri için yeni alternatiflerini ceplerinde hazır tutmaları gerektiğinin altını çizen Aksoy, ülkeler arası ilişkilerde yaşanan olumsuzluklar ne olursa olsun, firmalarla kurulacak ikili ilişkilerin her zaman sanayiciye artı getireceğini, olumsuzluklardan daha az etkilenmelerini sağlayacağını söyledi. Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz otuz senelik bir firmayız otuz senedir yaşanan olumsuzluklara boyun eğmedik, bunları dile getirmedik. Bunun için bir firmanın B planı C planı olması gerekir. Şimdi siz bunu yapmazsanız tek bir sektöre bağlı iseniz ve bu sektördeki riskleri düşünmeden hareket ediyorsanız yada bir dönem iyi kazanıp işletme sermayenizi başka tarafa yatırıyorsanız o zaman sıkıntı yaşarsınız. Bunun sonu yok. Söz konusu sıkıntılı ortamdan nasıl çıkacaksın ona bakmanız gerekir. Bazı şeyler sizin inisiyatifiniz dışında gerçekleşir. Bir iş adamı olarak ne kadar hesaplarsanız hesaplayın, mutlaka sizin ön göremediğiniz bir şey oluşabilir. Onun için sürekli hem firmayı belli bir süre ayakta tutacak birikime sahip olmanız hemde bir B planınızın olması gerekir. 2015 yılı bizim açımızdan kötü bir yıl değildi. Hedeflediğimiz ciroya ulaştık. Mesela biz hiç Azerbaycan’a gitmeyi düşünmedik. Rusya’ya da çok teklif gelmesine rağmen gitmedik. Çünkü buralarda pürüz çıkıyor. Birçok yönü ile de yani Ruslar ile bizim yaklaşık iki ay süren bir gelişmemiz oldu. Hatta imalatları yapabilmemiz için bir iyi niyet anlaşması da imzaladık ama iş bir noktada tıkandı kaldı. Çünkü biz bazı şeylerde güvence istiyoruz. 30 yıllık bir firma olarak 5-6 tane önemli kriz yaşadık. Yaşanan krizde kapanmak ya da küçülmek zorunda kalan firmalar biraz da sorunu kendilerinde arasınlar. Konuyla ilgili Genç İş Adamları Derneği bir araştırma yapmıştı, neden firmalar zor duruma düşüyorlar diye. Söz konusu firmaların yüzde 80’inde sermaye eksikliği olduğu sonucu ortaya çıkmıştı. Bizler bireysel hareket etmek yerine birlik olabiliriz. 5 küçük firma birleşip bir büyük firma kurarak daha büyük işlere imza atabiliriz.”
KOBİ’lerin yeni vizyonlarla mevcut işletmelerini geliştirebilmeleri için işinde uzman danışmanlardan hizmet almaları gerektiğine de dikkat çeken Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“KOBİ’ler bu bedeli karşılayamaz. Benim yıllardan beri savunduğum KOBİ’lerin bir üst kurulda toplanması. Dolayısı ile işler iyi olduğunda seviniriz, işler kötü olduğunda sorumlu ararız. Şimdi bazı sektörler var mesela dibe doğru gidiyor. Bunun devam etme ihtimali yok. Değiştirmen gerekiyor. Ben bunu daha önceden siyasilere de söyledim Türkiye’nin en büyük problemi büyük firmasının olmayışı. Yani belli bir sektörde lider olacak. Şimdi bugün büyük bir işiniz var elektrik ile ilgili tasarımından malzemesine kadar mecbursunuz Siemens ile görüşmeye. Dolayısı ile dört yada beş sektör belirlemeli ve bu alanlarda dünyada ilk üçe girmeyi hedeflemeliyiz. Bu şans elimizde var. ‘Söz konusu sektörler hangileri olabilir’ derseniz; birincisi otomobil, ikincisi inşaat,üçüncüsü tarım, dördüncüsü çimento ve döküm. Bizde yetişmiş insanda yeterli değil. Ama iyi bir durumdayız. Dolayısı ile ülke ayağa kalkabilir. Şimdi eğer bunları yapmazsanız konan beş yüz milyar dolarlık 2023 hedefini tutturmak zor görünüyor. Bunları yapmak mecburiyetinizdesiniz çünkü bunları yaptığınız zaman, ürünlerin hammaddesini de kendi içinizden sağladığınız zaman ne cari açık kalır, ne de istihdam probleminiz kalır.”
Sanayicilerin Türkiye’nin son dönemde komşu ülkelerle yaşadığı siyasi krizlere bağlı kalarak hareket etmesinin büyük yanlış olduğunun altını çizen Aksoy, “Türkiye’nin yelpazesi geniş. Afrika ile çok iyi ilişkileri var. Eğer iyi bir firma ise, yurtdışındaki firmalara gittiği zaman başarılı işler yapıyor ve dönüyor. Bütün komşular ile aramız iyi olsun isterim. Ama komşu sizi ittiriyorsa da yapacak bir şeyiniz yok. Şimdi bir insanda günlük adım atmamalı. Eğer günlük adım atarsanız ileride pişman olursunuz. Dolayısı ile aklımızı hep sorunları nasıl çözebiliriz, nasıl yapabiliriz, iyi ilişkilerimizi nasıl sürdürebiliriz, buna yormalıyız” dedi.
Asgari ücret dengeleri değiştiriyor
2016 yılında ekonomiden büyük bir beklentisinin olmadığını da dile getiren Aksoy, yeni yılda ülkemizde büyük yatırımların yapılmayacağına inandığını söyledi. Son dönemlerde yaşanan asgari ücretin 1300 TL’ye yükseltilmesine ilişkin kaosun giderek büyüyeceğini düşündüğünü de dile getiren Aksoy, “Söz konusu artış, tüm birimlerde domino etkisi yaratacak. Elbette bir insan iş yerine mutlu gelmeli ve mutlu dönmeli. Ama fiyatları da sizin satabildiğiniz fiyatlara göre ayarlamak durumundasınız. Dolayısı ile birçok firma bu konuda sıkıntı çekecek. Bizim arkadaşlar bir çalışma yaptılar. Buna göre firmaların yaklaşık yüzde 30’a yakını yaşanacak domino etkisi ile beraber sıkıntıya düşecek. Bunun bir kısmını devletin en azından bir süre sübvanse etmesi doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü bu bir sosyal problem haline de dönüşebilir. Küçük firmalar iyice küçülür yada işten çıkarmalar başlar. Bir işten çıkarsa diğer işe girer de diyemeyeceğimiz duruma geliriz. Sonuç olarak sosyal problemler yaşanmaya başlar” ifadesinde bulundu.