İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Adres: M. Kemal Atatürk Bulvarı No : 42 35620 Çiğli / İZMİR

Telefon::(232) 376 71 76
Faks::(232) 376 71 00

Harita

Ege Ekonomik Forumu Çıktıları ile Ege'yi Canlandıracak

Ekonomi Bakanlığının desteği ile Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı tarafından Küresel Gelişmeler Işığında Bölgesel Vizyon ana temasıyla İzmir’de düzenlenen Ege Ekonomik Forumu; Türkiye sanayine, ekonomisine ve siyasetine yön verenleri bir araya getirdi.  İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin ekonomik potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesinin yolunu açacak görüş ve önerilerin gündeme getirilmesini hedefleyen forumda; uygulamaya dönüşebilecek ekonomik, sosyal ve uluslararası politikalar tartışılırken, bu görüşmelerden elde edilen raporlar ışığında somut çıktıların kazanılması hedefleniyor.   
 
Başbakan Binali Yıldırım, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Yunanistan Ekonomi ve Kalkınma Bakanı Dimitri Papadimitriou, Yunanistan Kuzey Ege Eyalet Valisi Christiana Kalogirou, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Ticaret Borsası (İTB) Başkanı Işınsu Kestelli, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk’ün de aralarında bulunduğu sanayi ve siyaset camiasının temsilcileri Ege Ekonomik Forumu’nda Ege Bölgesi’ne ilişkin değerlendirmelerini paylaştılar.  
 
Forumun ilk gününde düzenlenen “Ege Bölgesi Ekonomisi ve Sanayisi” başlıklı oturum, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, Ege Serbest Bölge’nin Kurucusu ve İşletmecisi Dr. Faruk Güler, İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci, Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF akademisyenlerinden Prof. Dr. Yaşar Uysal, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci ve Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım’ın katılımlarıyla Ege İhracatçılar Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk’ün moderatörlüğünde gerçekleştirildi.
 
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ege Bölgesi’nin inovasyon, verimlilik ve dış rekabet açılarından konumunu değerlendirirken, Ege Bölgesi’nin büyüme stratejileri hakkında bilgi verdi. Ege Bölgesi’nin incisi olarak tabir edilen, en yüksek nüfusa sahip Ege şehri olan İzmir’den örnekler vererek konuşmasına başlayan Uğurtaş,  yatırımcı için yetişmiş iş gücünün, lojistik olanakların, hammaddeye ve pazara yakınlığın çok önemli olduğuna dikkat çekerek, İzmir’de tüm bu imkanların bir arada olduğunu söyledi.
 
Büyüme stratejisinin belirlenirken; öncelikle güçlendirilmiş, gelişmiş ülke standartlarının üstünde bir alt ve üstyapı planlamasının yapılması gerektiğinin altını çizen Uğurtaş, konuyla ilgili alt başlıkları şöyle sıraladı:
 
“Ulaşım ağlarının güçlendirilmesi, sosyal ve kültürel altyapının geliştirilmesi, kentsel dönüşüm ile yaşam kalitesinin arttırılması, kentsel ve kırsal altyapının iyileştirilmesi, turistik alanların düzenlenerek gelir getirici faaliyetlere yöneltilmesi gerekir. Bir diğer öncelikli alanımız ise işletmelerin rekabet güçlerinin arttırılması için üretimde verimlilik-yenilik-kalite yönlerinin geliştirilmesi ile ulusal ve uluslararası Pazar paylarında artış sağlanmasıdır. Bunun için de Bölgesel Ar-Ge ve yenilik kapasitelerinin geliştirilmesi, işletmelerde kurumsallaşmanın sağlanarak, üretim ve pazarlama kapasitelerinin arttırılması, kümelenmelerin oluşturulması ve düzenli sanayileşmenin sağlanması, OSB’lerin verimli kullanılarak cazibe merkezleri haline getirilmesi ve sanayileşmenin OSB’lerin içine alınması, üretim ve hizmet altyapılarının geliştirilmesi, sektörel bazda verimlilik ve ekonomik çeşitliliğin sağlanması, istihdam ve işgücünün arttırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, sosyal hizmetlerin güçlendirilerek göç ile gelen olumsuzlukların en aza indirgenmesi gerekir.”
 
İzmir’in mevcut potansiyelini daha verimli değerlendirerek yapması gereken çalışmalara da değinen Uğurtaş, verilere dayalı sunumunu şöyle sürdürdü:
 
“Ege Bölgesi’nin lokomotifi olan İzmir’in verimlilik, rekabet endeksi ve inovasyon alanında nasıl bir durumda olduğunu paylaşmak istiyorum. İllerarası Genel Rekabetçilik Endeksi’nde İzmir 31 puan ile 3. sırada yer alıyor. Beşeri Sermaye Alt Endeksi’nde 4., Yenilikçilik Alt Endeksi’nde 6., Yaşanabilirlik Alt Endeksi’nde 4. sırada yer alıyor. Ege Bölgesi’nin sanayi stratejisini konuşurken teknik liseleri ve teknik üniversitelerin nicelik ve nitelik bakımından eksikliklerini de göz ardı edemeyiz. Teknik lise ve üniversitelere kamunun ve diğer vakıfların destek olması gerekir ki sanayide gelişimden bahsedebilelim. Ülkemizin çok nitelikli teknik üniversitelere ve liselere ihtiyacı var. Bunun yanı sıra Ar-ge ve inovasyondan bahsediyoruz, bunu başarmamız için öncelikle ailelerin fen fakültelerine gençlerimizi yönlendirmesi lazım. Devletimiz ve biz sanayiciler fen fakültelerinden mezun olan öğrencilere ayrıcalıklı ücret imkanı sunmalıyız ki Ar-Ge ve inovasyonu geliştirebilelim. Ben de mühendisim. Biz uygularız ancak Ar-Ge’nin temelinde fen fakülteleri yatar. Bununla birlikte Ege Bölgesi’nin gelişim stratejileri tespit edilirken, yerel yönetimlerin, Oda temsilcilerinin, STK yöneticilerinin, siyasilerin de görüşleri alınmalıdır ki gerçek bir sonuç ortaya çıkabilsin. Ancak bu paydaşlar bir araya gelir, yerel yönetimler destekler, Ankara da bu stratejinin arkasında olursa işte o zaman hazırlanan raporlar somut çıktılara ulaşır. Egeli bakış açısı bireysellikten yana ama Anadolu’da birlikte çalışabilme özelliği var. Eğer Bölgemizi olduğu noktadan daha ileriye taşımak istiyorsak hep birlikte hareket etmesini öğrenmek ve bunu başarmak zorundayız.”
 
Ege Bölgesi’nin sanayi stratejisini değerlendiren Uğurtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Şu an bulunulan nokta değerlendirilirken; ‘sektörel yoğunlaşmalar ile bu sektörlerin kapasite kullanım oranları birbirini destekler rakamlarda mıdır? Sektörlerin uluslararası pazarlardaki yeri ne durumdadır? Sektörel ithalat ve ihracat dengeleri nasıldır? Sektörlerin teknoloji kullanımları hangi düzeydedir? Sektörlerin Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları ne düzeydedir? Katma değerli üretim çizgileri nerededir? soruları sorulmaktadır. Bu sorulara verdiğimiz cevap ise kısaca ‘Ege Bölgesi pek çok yönden ulusal bazda diğer bölgelere göre daha iyi durumdadır’ olmaktadır. Halbuki; ‘bu durum uluslararası rekabet arenası için yeterli midir ve Ege’nin dünya pazarlarındaki yeri bu mu olmalı’ soruları sorulmalıdır. Bu noktada doğru çizgiyi bulmak için; anahtar sektörler tespit edilmeli, ileri teknolojiye dayalı sanayiler, yenilenebilir enerji, turizm, lojistik, tarım ve tarıma dayalı sanayiler geliştirilmelidir. Ege Bölgesi’nin kilit sektörleri belirlenerek; Ar-Ge, inovasyon ve yenilik alanlarında bu sektörlere odaklanılmalı, bu sektörlerin uluslararası rekabet edebilirlik düzeyleri arttırılmalı, nitelik ve nicelik bakımından uygun ve yeterli insan kaynağı sağlanmalı, Bölgesel mesleki eğitim programları bu önceliklere odaklanmalı, KOBİ’lerin finansmana ulaşımı kolaylaştırılmalı, Bölgesel teşviklerden vazgeçerek, sektörel ve proje bazlı teşviklerin gelişmesi sağlanmalıdır. Katma değeri yüksek, aynı zamanda yüksek teknoloji üreten, Ar-Ge ve inovasyonu ön plana alan, nitelikli firmalarla dolu teknoparklarının sayısını artıran bir yapıya sahip olmamız gerekir. Siyaset, sanayi ve ekonomi dünyasına yön veren isimlerin değerli görüşlerinin paylaşıldığı bu platformdan çıkan sonuçların sanayiciler ile paylaşılması, sanayicilerin farkındalığının arttırılması, bizim de bunları içselleştirmemiz gerekir.
 
“Katma değeri yüksek ürünle yol alabiliriz”
 
Ege Serbest Bölge’nin Kurucusu ve İşletmecisi Dr. Faruk Güler de yapılan işlerden farklı çalışmalara imza atılmadığı müddetçe ‘refah seviyesinin’ artmayacağına dikkat çekti. Bunu başarmak için herkesin zihniyetini değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Güler, “Önümüzde var olan tehlikeleri bilmemize rağmen organize olmada yavaş kalıyoruz. Yapamadığımız şey hareket eksikliğimiz. Bunu ancak eğitimle karşılayabiliriz” dedi.
 
Türkiye’nin ancak katma değeri yüksek ürünler üreterek yol alabileceğini vurgulayan Güler, “Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri arasında ihracatının kg değerini 3,5 dolara  yükseltmek de yer alıyor. Bu rakam, günümüzde Almanya ve Güney Kore’nin ulaştığı rakamdır. Bunu başarabilmek için hepimizin bu yolda ilerlemesi ve katma değeri yüksek ürünler üretmesi gerekmektedir” diye konuştu.
 
“Strateji planını uygulanabilir hedeflere dönüştürmeliyiz”
 
İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci de şirketleri hakkında bilgi vererek Ege Bölgesi için hazırlanan stratejilere ilişkin açıklamalarda bulundu. İnci, “Ege Bölgesi’nde çalışmalarını yürüten Kalkınma Ajansları tarafından hazırlanan strateji planı devletin yaptığı stratejiye doğru gidiyor. İzmir Kalkınma Ajansı’nın vizyonu; bilgi, yenilik, tasarım üreten, Akdeniz’in çekim merkezi olan bir İzmir’i ortaya çıkartmak…
 
Bu plan ile güçlü ekonomi, yüksek yaşam kalitesi ve başarılı toplum hedeflenmiş. 5 ana başlık altında 24 hedef belirlenmiş. Sanayiciler olarak biz bu çalışmadan tüm teşviklerin KOBİ’lerin geliştirilmesi üzerine olduğunu anladık. Bu da endüstri 4.0 ile mümkün kılınıyor. Ancak bunun yatırımı maliyetli olacağı için endüstri 4.0 büyük işletmelerde başlıyor. Bu nedenle endüstri 4.0’a yönelik teşviklerin olması gerekiyor diye düşünüyorum. Bunun yanı sıra bu gelişmeye paralel olan dijital dönüşüm için de kaliteli eğitilmiş gençlere ihtiyacımız var. Bunun için de eğitim sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Strateji planlarını uygulanabilir hedeflere dönüştürmeliyiz” ifadesinde bulundu.
 
“Ege Bölgesi Türkiye’nin Silikon Vadisi adayıdır”
 
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci de Denizli’nin Türkiye ekonomisindeki yerini paylaşarak, Ege Bölgesi’nin ulaştığı gücün altyapısında yer alan unsurları şöyle sıraladı:
 
“Gelişmiş sosyo-ekonomik yapısı, nitelikli insan kaynağı, İzmir Limanı’nın en önemli ihracat limanlarından birisi olması, uzun kıyı şeridi sayesinde deniz ulaşımına imkan sağlaması, doğal hammadde kaynakları, yenilenebilir enerji kaynaklarının bulunması, endüstriyel bitki tarımının olması, yabancılarla olumlu iletişim kurmaya yatkın insan yapısı, ilk ihracat yapan bölge olma yapısıyla uluslararası rekabeti tanıması, telekomünikasyon sistemlerinin geliş olması, kadın istihdamının yüksek olması ile ege bölgesi diğer Bölgelerden daha başarılı rakamlar elde etmeyi başarmıştır.”
 
Çok sektörlü bir yapıya sahip olan Ege Bölgesi’nde; tarım, turizm ve sanayinin kendi içinde çeşitlilik gösterdiğine dikkat çeken Keçeci, bununla birlikte sektörel çeşitlilik açısından üst sıralarda yer alan Ege’nin uzmanlaşma konusunda ülke genelinin gerisinde kaldığını söyledi.
 
Mevcut firmaların rekabet gücünün ve nitelikli istihdamın arttırılması, ulaşım, iletişim ve sosyal alanlar başta olmak üzere alt-üst yapının güçlendirilmesi, sürdürülebilir başarılı çevre politikası ile Ege Bölgesi’nin gelecek 10 yıl içinde ciddi bir ilerleme kaydedeceğine inandığını vurgulayan Keçeci, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Teknolojik yatırımların üst düzeyde desteklenmesi halinde Ege Bölgesi, Silikon Vadisi olmaya adaydır. Teknolojiyi üreten genç beyinlerimiz sosyal dünyanın içindeler. İzmir, diğer iller arasında en çok tercih edilen il konumundadır. Bu, dengeli bir gelişim planı uygulanmadığının göstergesidir. İleri teknolojili ürünler üretebilir, yabancı ortaklık kurabiliriz. Sanayi stratejimizi ileri teknoloji üzerine kurmalıyız. Ege Bölgesi’ni ulusal ve uluslararası ölçekte rekabetçi kılmanın yolu, sanayinin rekabet gücünü arttırmaktan geçiyor. Ar-Ge ve yenilik çalışmalarını ilerleterek insanımızın hayat standardını yükseltebiliriz. Bölgemizin Ar-Ge ve yenilik altyapısının iyileştirilmesi, insan kaynağımızın niteliğinin geliştirilmesi, patent ve buluşların ticarileştirilmesi, ekosistemin güçlendirilmesi, firmaların finansa kolayca erişebilmesinin sağlanması gerekir”.
 
Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF akademisyenlerinden Prof. Dr. Yaşar Uysal da bulunduğumuz çağı ‘bilgi, yenilik ve rekabet çağı’ olarak tanımlayarak, paranın kolay kazanıldığı böyle bir dönemde sanayici olmayı ‘maça 1-0 başlamak’ benzetmesi ile açıkladı.  
 
Dünya ticaretinin Türkiye’deki üretim anlayışı ile örtüşmediğinin altını çizen Uysal, ülkemizde insanların geliri arttıkça daha az talep edilen malların üretildiğine dikkat çekti. Her şeyden önce bu verinin sorgulanması gerektiğini vurgulayan Uysal, Türkiye’nin dünyadaki yerine ve yapılması gereken çalışmalara ilişkin görüşlerini şöyle özetledi:
 
Dünyadaki dönüşümleri yaşarken Türkiye nerede? Küresel rekabet endeksinde biz neredeyiz. Dünyada en büyük ekonomileri arasına girme hedefi olan Türkiye şu anda 53. Sırada. Bunu yğkseltmek için ne yapacağız?
 
İş yağma kolaylığı açısından Türkiye 190 ülke arasında 69. Sırada. İşe başlama sırası açısından 79. Sıradayız dünyada. Elektrik bağlanması için 78.
 
Türkiye’ye gelen sermayenin yapısına bakalım, borçlanma şeklinde bir kısmı geliyor, en azı doğrudan yabancı yatırımcı olarak geliyor.
 
Sonuç olarak Türkiye toplumsal gelişime açısından üretimde sanayi, tüketimde bilgi çapında. Ürün ve talep deseni örtüşmüyor. Talep deseni ile üretim deseni arasındaki farktır cari açık. Kapitalizm açısından da finansman kapitalizminde borçlanarak faydalanıyoruz. Daha çok montaj sanayi ile 2,0 aşamasında gibiyiz.
 
Ege nerede peki?
 
Egenin gelir düzeyine bakalım, kişi başına düşen gelir açısından ege bölgesi dalgalı sanayi ne durumda? Ege bölgesinin en fazla sanayi üretim GSYH içinde en büyük sanayide aldığı payla il Uşak, Manisa, İzmir, Denizli geliyor sıra ile. Bu tablo, ege bölgesinde bir sanayi kültürü anlayışının olduğunu söylüyor. Egeliler nereye yatırım yapıyor? 2016 sonuna kadar Ege Bölgesi’nde teşvik kapsamında yapılan yatırıma göre 2007-2016 arasında 76 milyar yatırım yapmış.
 
2005-2016 yılları arasında ortaklama kişi başı kamu yatırımları sonuçlarına göre, en iyi sırada Kütahya var. 
 
Yüksek faiz düşük kur bizim ciddi problemimiz. Bu konu söylenenden daha ciddi bir sanayiden uzaklaşmayı beraberinde getiriyor. Bu küresel bir tuzaktır. 1998 yılında 100 birim sanayi ürünü ile 100 birim inşaat ürünü alınırken şimdi 100 birim sanayi ürünü ile 30 birim inşaat ürünü alınıyor. Git müteahhitlik yap deniliyor. Bu da bizim dışarıya daha çok borcu olan bir ekonomi haline getiriyor. Bir karar verirken yatırım, üretim, ihracat neyse dünün tecrübelerine değil, geleceğin bilgilerine bakmak zorundayız. Zihinsel olarak bu dönümü yaratmak zorundayız. Newton fiziğinin getirdiği determinist mantığı değiştirmeli, biraz kuantum ile ilgilenmek zorundayız. Dünya bir sentez çağlına giriyor. AVM’ler dediğimiz sentez ürünüdür. Sentezci ürünler pazarlamalı, sentezci yatırımlar yapmamız gerekir. Azalan verimlere geçmeyin. Bir ürün üretiyorlar artan verimden azalan verime geçildiğinde yeni bir ürüne geçiyorlar bizim de ne yapıp ne edip dönüşüme geçmemiz gerekiyor. Telefonu alıp başka servise yaptırırsanız size garantiden çıkartıyor. Yani üretici-tüketici arasındaki ilişkiyi sattıktan sonra bitmeyen bir yapı içine dönüştürüyorlar.
 
Peki ne yapacağız*
 
Herkes üniversite sanayi işbirliği konuşuyor. Bilişim parklar agro parklar kuralım. Biz bir tane tarımsal alet ekipman üretiminin yapıldığı kümelenme yapalım. Özellikle tarımsal ürün tohum, gübre, ilaç gibi, böyle üçlü yapıyı İzmir’e yerleştirebiliriz.
 
İnsanlar büyük ölçekli yatırımlara girmek istemiyor. Yatırımın başlamasından itibaren kapsayan bir teşvik modeli getirmemiz gerekiyor. 
Ege sanayicilerine yönelik öneriler fotosundan bak yaz.
 
Ya yenileceğiz ya da yenileceğiz.
 
Ege Bölgesi’ne 2 kat destek
 
Eximbank’ın çalışmaları hakkında bilgi veren Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım, Eximbank’ın finansman enstrümanlarını büyüterek yenilerini eklediklerini söyledi. Bugüne kadar Türk Eximbank olarak ihracatçıya 33 milyar dolarlık destek verdiklerini ifade eden Yıldırım, 2017 sonunda bu rakamı 40 milyar dolara çıkartmayı hedeflediklerini söyledi. Yıldırım, Türkiye ihracatının yüzde 26’sını desteklediklerine vurgu yaparak, “Türk Eximbank olarak birçok ilki Ege Bölgesi’nde başlattık. Çalışmalarımız sonucunda Türkiye ihracatına yaptığımız katkının iki katını Ege ihracatına yaptığımızı gördük” diye konuştu.
 
ENDER YORGANCILAR:
 
80’li yıllarda gelirimizin aynı olduğu kore bugün 42 bine çıkmış gelirli bizi 9 binlerde. Demek ki bir şeyleri eksik yapmışız. Özellikle sanayi 4,0 ile ilgili çalışmalara eğiliyoruz EBSO olarak. Eğitim 4’üğ yapmamız gerekir sanayi 4,0 için. Eğitim sistemini oturtmadan buradan bir sonuç beklemek hayalden başka bir şey değil: iki senede bir eğitim bakanı değişen bir ülkede yaşıyoruz. Kore’de 15 saat, Finlandiya’da günde 3 saat öğrencilerle öğretmenler bir arada. Hangisi doğru? Doğru eğitimin Türkiye’de uygulanması gerekiyor. Eğitimdeki değişim ancak devlet politikası ile yapılır. Bu da uzun soluklu bir gelişim olacaktır. Sanayi 4 ile ilgili akıllı üretim, akıllı fabrikalar en çok gündemde olan konuşların başında geliyor. Kıt kaynakların tükenecek olmasından dolayı yenilenebilir enerji kaynakları, küresel ısınma nedeni ile organik tarım, sağlık sektörü ve yeni nesil şehirler geleceği şekillendirecek konular arasında yer alıyor. İnsanlar oturduğu yerde zengin oluyorsa başka yere göç etmek istemiyor. 4 milyon 700 bin İzmir’in nüfusu 1 milyon 200 bini İzmir doğumlu. Diğer rakamlar hep göç. Neden göç ediyor insanlar? Mutlu mu değil, para mı kazanamıyor? Bu nedenle İzmir zengi,n olursa Erzincan da olacak ege zengin olacaksa diğer bölgeler de zengin olacak. Önemli olan lerin bölgenin değil ülkenin zengin olması. Bizim o zaman ilk 10 ülke ile yarışacak imkanımız olacak. Ama bunu eğitim ile sağlayacağız. Bölgeye genel bakış fotoğrafını yaz. İzmir’e baktığınızda 64 değişik sektörün olduğunu görüyoruz.
 
Tüm bu avantajlar Ege Bölgemiz’de var. Önümüzde 5 önemli sektör var:
 
Bilgi ve iletişim teknolojisi sağlık biyoteknolojisi akıllı tekstil makine sanayi ve yenilenebilir enerji sektörleri bunlar.
 
Sanayi 4,0’ın yüzde 89 oranında fırsat olarak görülmesine rağmen yatırımların yüksek maliyet rakamlarından dolayı girişimde bulunmuyorlar. Burada bir devlet politikasının geliştirilmesi gerekir.
 
Türkiye’de ne yazık ki rapor ve toplantı enflasyonu var. Herkesin bir toplantı ve sonuç raporu var ama alınan kararların uygulamasıyla ilgili sürç analizlerini yapamıyoruz. Türkiye’deki sanayicimiz artık yap-sat yerine al-sat modelini uyguluyor.
 
Türkiye’de önemli girişimciler var. İmkan verildiği takdirde yapılacak çok iş var. Kredi de var. Ne lazım bize? Huzur lazım. Onu bulduğumuz anda bizim önümüz açık. 

Diğerleri

İAOSB Yerleşim PlanıİAOSB MedyaİAOSB Haber DergisiİAOSB Tanıtım FilmiİAOSB Dosya İndir