İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Adres: M. Kemal Atatürk Bulvarı No : 42 35620 Çiğli / İZMİR

Telefon::(232) 376 71 76
Faks::(232) 376 71 00

Harita

Hiç 3 Güne Sığdırılabilir Mi Bir Ömür

Üç gün içinde evinizden, yerinizden, şehrinizden, hatta ve hatta yaşadığınız ülkenizden ayrılmanız gerekse, bu ayrılışı kağnı arabaları ile yapsanız, eşyalarınızı taşıyacak ne bir araba ne bir tren olmasa… Ne alırdınız yanınıza?
 
Siz düşünedururken biz bu değişimi yaşamak zorunda kalanların aldıklarını sıralayalım: Bir daha göremeyeceği evinin kapı kolunu yanına alanı mı ararsınız yoksa evinin tuğlasını mı, bebeğinin patiklerini mi yoksa bahçesindeki limon ağacının fidanını mı; kim bilir yeni yerinde eski günlerini yaşatmak adına belki de…
 
Aidiyet duygularınızı, bahçedeki elma ağacınızı, kızınızın beşiğini, komşunuzun hediye tepsisini, sohbetini geride bırakmanın ağır yükü bir yana ‘ekmek çarkınızı döndüren’ tarlanızı, bağınızı, içinde evlatlarınızın doğum müjdesini aldığınız, ekmek bölüştüğünüz evinizi aniden bırakmak zorunda kalsanız, beş kuruşsuz…
 
Vatanın her yeri aynıdır elbet, ama hiç bilmediğiniz bir diyara, daha da fenası bir bilinmeze doğru yol alsanız… Yeni yurt, yeni yüzler, yeni düşünceler… Kök salmış bir limon ağacını köklerinden koparıp bambaşka toprakta canlanmasını beklemek gibi.
 
Anılar anlatılanlarda kalsa, sadece sözden ibaret, işaret edebileceğiniz hiçbir nokta olmasa mesela... Evladınıza “İşte bu bahçede kurardık sana salıncağı” diyebileceğiniz ne bir ağaç olsa, ne kundura tamircisi babanızın 6 metrekarelik dükkanı…
 
Mübadele ile herhangi bir bağınız olmasa da bu sergi ile o dönemin ‘geri dönülmez özlemlerini’ yüreğinizde hissedeceksiniz. Tıpkı benim gibi…
 
Farklı diyarlara sürüklenen, hayatın benzer deneyimlerini tadan insanların, mübadele sürecini yaşayan canların hikayesi, ‘Ya Yine’ başlıklı sergide dile geldi Kültürpark Pakistan Pavyonu’nda… Nu Seramik Atölyesi’nden 13 sanatçının seramik eserlerinden oluşan enstalasyonlar, Lale Malay’ın küratörlüğü, İpek Atay’ın koordinatörlüğünde İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nin (APİKAM) sunumu ile 30 Mart 2020 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.
 
Sergi, sizi mübadelenin ortak duygusunu vurgulayan şu cümlelerle karşılıyor:
 
“Bir ince gerdanlıkla bir aradayken büyüklü küçüklü her boydan zorla koparılıp dağılmak bilmediği bir ülkenin toprağında dört bir yana… Kodlamak için ne yaptı, sonra karar verdi doldurup elden geldiğince bütün yaşanmışlıkları bir bavula ve çoğunu da geride bırakarak doluşup gemilere bilmediği limanlara doğru yola çıktı. Orada onları neler bekliyordu. Siz bildirin neleri bıraktığınızı biz öbür yakada aynısını vereceğiz… Sözler sözler… Büyük bir özenle sakladığı halde katlanıp açılmaktan lime lime olmuş, imzalı mühürlü üzerinde bilinmeyen bir dilde çiziktirilmiş yazılar olan kağıtlar ve buz gibi bir gerçek insanın insana ettiği. Hiç kolay değil, siz planlıyorsunuz yukarıdan, ama olanlar işte… Sonra ne diyorlar onlara; göçmen, mülteci, macir (muhacir) diyorlar. Macir onlar macir… Mübadil derler. Onlarsa bıraktıkları vatanları yüreklerinde, yeni geldikleri, belki de uygun görüldükleri yerlere alışmaya çalışırlar, kaldıkları yerde tutunmaya çalışırlar, tutundukları yerde el ele vermeye çalışırlar. Artık oralı olurlar. Geldikleri yerler ise hep gidilmek istenen ama ya gidilen ya da gidilemeyen yerler olarak kalır. Kafalarında aynı soru ya yine…”
 
Somut eserlerden oluşan sergi; sizi hüznün, bitişin ve yeni başlangıcın bilinmez duygularını içeren hikayesine çekiveriyor hemen. Gülcemal gemisi ile başlayan yolculuk, karantina adı altında 2 hafta süren gözetimde tutulma ile devam ediyor.  Hayallerin, umutların havada asılı olduğu günler, kadının daha umutlu erkeğin ise daha sancılı düşüncelerine ev sahipliği yapıyor. Ardından teker teker açılan bavullar, yeni yuvalarında bir bir kendine yer buluyor. O bavullardan önce endişeler çıkıyor tabi, özlemler, acabalar… Hayat bu; insanoğlu ölüme alışmış, buna mı alışamaz derken günler ayları aylar yılları kovalıyor ve yeni hayatın penceresinden gün doğmaya, limon ağacı yeşermeye başlıyor.
 
Tüm bu anlatmaya çalıştıklarımız sergide olanca etkisi ile çok başarılı bir şekilde yansıtılmış. Sergide emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyor, gitmediyseniz şiddetle gitmenizi tavsiye ediyoruz.
 
Tek kelime ile kolayca anlatan, yaşayanların ise dünyalarına sığdıramadıkları MÜBADELE neydi?
 
“Değiş-tokuş, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi” anlamına gelen "mübadele" sözcüğü; 30 Ocak 1923'te Lozan Barış Antlaşması'nda Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Türk ve Yunan Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Ek Protokolü”ne binaen Türk ve Rum nüfuslarının karşılıklı zorunlu değişimi için kullanılan genel bir göç terimidir. Mübadele ile 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a; 500 bin Müslüman Türk de Yunanistan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'de sadece İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutuldu.
 
Üç gün içinde evinizden, yerinizden, şehrinizden, hatta ve hatta yaşadığınız ülkenizden ayrılmanız gerekse, bu ayrılışı kağnı arabaları ile yapsanız, eşyalarınızı taşıyacak ne bir araba ne bir tren olmasa… Ne alırdınız yanınıza? Siz düşünedururken biz bu değişimi yaşamak zorunda kalanların aldıklarını sıralayalım: Bir daha göremeyeceği evinin kapı kolunu yanına alanı mı ararsınız yoksa evinin tuğlasını mı, bebeğinin patiklerini mi yoksa bahçesindeki limon ağacının fidanını mı; kim bilir yeni yerinde eski günlerini yaşatmak adına belki de…
 
Aidiyet duygularınızı, bahçedeki elma ağacınızı, kızınızın beşiğini, komşunuzun hediye tepsisini, sohbetini geride bırakmanın ağır yükü bir yana ‘ekmek çarkınızı döndüren’ tarlanızı, bağınızı, içinde evlatlarınızın doğum müjdesini aldığınız, ekmek bölüştüğünüz evinizi aniden bırakmak zorunda kalsanız, beş kuruşsuz…
Vatanın her yeri aynıdır elbet, ama hiç bilmediğiniz bir diyara, daha da fenası bir bilinmeze doğru yol alsanız… Yeni yurt, yeni yüzler, yeni düşünceler… Kök salmış bir limon ağacını köklerinden koparıp bambaşka toprakta canlanmasını beklemek gibi.
 
Anılar anlatılanlarda kalsa, sadece sözden ibaret, işaret edebileceğiniz hiçbir nokta olmasa mesela... Evladınıza “İşte bu bahçede kurardık sana salıncağı” diyebileceğiniz ne bir ağaç olsa, ne kundura tamircisi babanızın 6 metrekarelik dükkanı…
 
Mübadele ile herhangi bir bağınız olmasa da bu sergi ile o dönemin ‘geri dönülmez özlemlerini’ yüreğinizde hissedeceksiniz. Tıpkı benim gibi…
Farklı diyarlara sürüklenen, hayatın benzer deneyimlerini tadan insanların, mübadele sürecini yaşayan canların hikayesi, ‘Ya Yine’ başlıklı sergide dile geldi Kültürpark Pakistan Pavyonu’nda… Nu Seramik Atölyesi’nden 13 sanatçının seramik eserlerinden oluşan enstalasyonlar, Lale Malay’ın küratörlüğü, İpek Atay’ın koordinatörlüğünde İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nin (APİKAM) sunumu ile 30 Mart 2020 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.
Sergi, sizi mübadelenin ortak duygusunu vurgulayan şu cümlelerle karşılıyor:
 
“Bir ince gerdanlıkla bir aradayken büyüklü küçüklü her boydan zorla koparılıp dağılmak bilmediği bir ülkenin toprağında dört bir yana… Kodlamak için ne yaptı, sonra karar verdi doldurup elden geldiğince bütün yaşanmışlıkları bir bavula ve çoğunu da geride bırakarak doluşup gemilere bilmediği limanlara doğru yola çıktı. Orada onları neler bekliyordu. Siz bildirin neleri bıraktığınızı biz öbür yakada aynısını vereceğiz… Sözler sözler… Büyük bir özenle sakladığı halde katlanıp açılmaktan lime lime olmuş, imzalı mühürlü üzerinde bilinmeyen bir dilde çiziktirilmiş yazılar olan kağıtlar ve buz gibi bir gerçek insanın insana ettiği. Hiç kolay değil, siz planlıyorsunuz yukarıdan, ama olanlar işte… Sonra ne diyorlar onlara; göçmen, mülteci, macir (muhacir) diyorlar. Macir onlar macir… Mübadil derler. Onlarsa bıraktıkları vatanları yüreklerinde, yeni geldikleri, belki de uygun görüldükleri yerlere alışmaya çalışırlar, kaldıkları yerde tutunmaya çalışırlar, tutundukları yerde el ele vermeye çalışırlar. Artık oralı olurlar. Geldikleri yerler ise hep gidilmek istenen ama ya gidilen ya da gidilemeyen yerler olarak kalır. Kafalarında aynı soru ya yine…”
 
Somut eserlerden oluşan sergi; sizi hüznün, bitişin ve yeni başlangıcın bilinmez duygularını içeren hikayesine çekiveriyor hemen. Gülcemal gemisi ile başlayan yolculuk, karantina adı altında 2 hafta süren gözetimde tutulma ile devam ediyor.  Hayallerin, umutların havada asılı olduğu günler, kadının daha umutlu erkeğin ise daha sancılı düşüncelerine ev sahipliği yapıyor. Ardından teker teker açılan bavullar, yeni yuvalarında bir bir kendine yer buluyor. O bavullardan önce endişeler çıkıyor tabi, özlemler, acabalar… Hayat bu; insanoğlu ölüme alışmış, buna mı alışamaz derken günler ayları aylar yılları kovalıyor ve yeni hayatın penceresinden gün doğmaya, limon ağacı yeşermeye başlıyor.
 
Tüm bu anlatmaya çalıştıklarımız sergide olanca etkisi ile çok başarılı bir şekilde yansıtılmış. Sergide emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyor, gitmediyseniz şiddetle gitmenizi tavsiye ediyoruz.
 
Tek kelime ile kolayca anlatan, yaşayanların ise dünyalarına sığdıramadıkları MÜBADELE neydi?
 
“Değiş-tokuş, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi” anlamına gelen "mübadele" sözcüğü; 30 Ocak 1923'te Lozan Barış Antlaşması'nda Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Türk ve Yunan Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Ek Protokolü”ne binaen Türk ve Rum nüfuslarının karşılıklı zorunlu değişimi için kullanılan genel bir göç terimidir. Mübadele ile 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a; 500 bin Müslüman Türk de Yunanistan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'de sadece İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutuldu.

 

Diğerleri

İAOSB Yerleşim PlanıİAOSB MedyaİAOSB Haber DergisiİAOSB Tanıtım FilmiİAOSB Dosya İndir