İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Adres: M. Kemal Atatürk Bulvarı No : 42 35620 Çiğli / İZMİR

Telefon::(232) 376 71 76
Faks::(232) 376 71 00

Harita

Acı Kaybımız...

İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş:
 
Bu yazıyı bizim için çok değerli bir insan olan Sayın Kemal Baysak’ı: “Kemal Abimizi” sonsuzluğa uğurlamak için yazmaktan son derece üzgünüm…
 
O, mütevazi kişiliği içinde olağanüstü bir gayret ve çalışma ile örülen örnek bir hayat yaşadı…
 
Babacan tavırları ve insani yaklaşımları ile onun yanındayken kendimizi evladı gibi hissettiğimiz bir büyüğümüzü kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.
 
İlkokul ikinci sınıfta çocukluğunu terk ederek başlayan çalışma yaşamı, onu çıraklıktan duayen sanayiciliğe kadar taşıdı.
1954 yılı Temmuz ayında kurdukları işyeri, yıllar içinde Türkiye’ye mal olan bir marka haline geldi. Çalışmak, üretmek onun kanında vardı. Sahip olduğu dünya görüşü ve vizyon Türkiye sanayisine bazı ilkleri kazandırmasının yolunu açtı.
 
Kemal Abimiz, iş hayatına karşı duyduğu bu büyük aşk kadar sosyal hayatına da büyük bir enerji aktarmayı başarabilen ender insanlardan biridir. Siyasi hayat, odalar, dernekler kısaca tüm sivil toplum hayatına elinden gelen tüm katkıyı vermiştir.   Bulunduğu yerlere değer katmış; çevresinde daima birleştirici, uzlaştırıcı, önder bir kişilik olmuştur.
Bölgemizin de bugünlere gelmesinde hem idare komitesi başkanı, başkan vekili ve üyesi olarak, hem de bir sanayici ve duayen bir abimiz olarak değerli katkıları vardır.
 
Ayrıca Bosna Hersek üzerinden verdiği olağanüstü insani mücadelesi onu Balkanlarda bir abide haline getirmiştir. Kemal Abi gibi insanların kaybı yakınları ve sevenleri için olduğu kadar İzmir ve ülkemiz için de büyük bir kayıptır.
Ancak onun bize geride bıraktığı örnek tavır ve davranışlar, anılarımızda daima bizimle olacaktır.
 
Bizler onun gibi bir insanı tanıma, onunla bazı şeyleri paylaşma şansına eriştik. Bundan sonraki görevimiz de onun bu güzel özelliklerini ve başardıklarını anlatmak ve adını yaşatmak olacaktır.
 
Buradan bir kez daha Kemal Abimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve  sevenlerine  sabır ve başsağlığı diliyoruz.
 
Kemal Abi
Seni tanıdığımız için çok mutluyuz, daima aklımızda ve gönlümüzde olacaksın.
Işıklar içinde uyu……
 
Çıraktan kalpleri fetheden duayen sanayiciye…
 
Çocukluğunu ilkokul ikinci sınıfta bırakıp, mesai zili çalarak çıraklığa başlayan; ustabaşı olduğu atölyeyi ‘ahde vefa’ diyerek bırakıp daha az maaşla öğretmeninin yanında çalışan, atölyesinde iki çividen başka bir şey yokken, aldığı işi yapmak için yardım istediği ‘öğretmeninden’ ‘hayır’ cevabını alınca ayrıldığı iş yerinin sahibinden destek alan, o destekle bugün Türkiye sanayine adını yazdıran, duayen sanayici Ahmet Kemal Baysak’ın konuğuyuz bu ay.
 
Mütevazi kişiliği babacan tavrı ile bir araya gelince, yanındaki herkes önce evladı oluyor Baysak’ın. Bir baba gibi ekonomiyi de düşünüyor, ev içindeki sorunları da komşularla ilişkileri de… Bu nedenle olsa gerek, Türkiye sanayine ilkleri kazandıran duayen bir sanayici olmanın yanı sıra, Bosna Hersek Fahri Başkonsolosluğu görevini yürüten Baysak, 1994-1999 yılları arasında Karşıyaka Belediye Başkanlığı da yapar.
 
61 yıl önce ortağı Cemal Tercan ile birlikte kurduğu, soyadlarının ilk hecelerinden oluşan Terbay markası ile makine, inşaat ve otomotiv sanayine yönelik üretimlere imza atan, aynı zamanda firmanın Yönetim Kurulu Başkanı olan Ahmet Kemal Baysak, masal tadında geçen sohbetine 1940’larla başlıyor…
 
“Babam Abdullah Baysak, askerlikten sivil memurluğa geçmiş. Yemen cephesinde, Mekke- Medine’de, Süveyş Kanalı’nda İngilizlerle savaşmış. Oradan Bağdat cephesine geçmiş. Savaşların ardından askerlikten ayrılıp maliye memuru olan babam, beni ve benden iki yaş küçük olan kardeşim Salih’i Bostanlı’da oturduğumuz için Bostanlı İlkokulu’na yazdırdı. Yalnızca üçüncü sınıfa kadar olan Bostanlı İlkokulu’nun ardından dördüncü ve beşinci sınıfı okumak için Karşıyaka’daki Cumhuriyet İlkokulu’na gittik. Bostanlı Camii’nin yanından kalkan atlı tramvaylarla Karşıyaka’ya gider, ders çıkışı evimize geri dönerdik.”
 
İlkokul ikinci sınıfa kadar çocukluğunun hakkını verebilen Kemal Baysak’ın gözleri, arkadaşları ile birlikte sabahtan öğlene kadar Bostanlı’daki deniz, havuz ve sandal eğlencelerini anlatırken parlıyor. “O zaman Bostanlı’da denize giriyoruz, Bostanlı’nın her yanı bahçe… Karşıyaka Stadyumu’na giren çıkmaz yolun karşısında kadınlar banyosu vardı, Bostanlı tarafında KSK Yönetim binasının olduğu yerin karşısında ise erkekler banyosu vardı. İkisi arasında 50 metre dediğimiz deniz içerisine L şeklinde çevrilmiş bir havuz vardı. Onda çok eğlenceli yarışlar yapılırdı.”
 
Çalışmak kanında vardı ne de olsa, ne kadar çocuk olmanın verdiği ‘oyun ve eğlence’ fikri zihninde hüküm sürse de en nihayetinde memur ve idealist bir ailenin çocuğuydu. Paranın nasıl zor kazanıldığını bilmeli, elinden gelen işlerle harçlığını çıkartarak hayata hazırlanmalıydı. Hazırlandı da…
 
“Sabahtan balıktan dönen balıkçıların paragatlarını ellerdik. Uzun bir sicime yüzlerce oltanın misinalarla bağlandığı sisteme paragat deniyordu. O sicimde belirli aralıklarla misinalarla bağlı oltalar vardı. Onları elleme derler. Onun bir selesi vardı. Mantarlara iğneleri takardık, akşam balıkçılar denize çıkacağı zaman o iğneleri çıkartır ucuna yem takardı. Bu iş için 25 kuruş verirlerdi bir paragatı ellemeye. Harçlığımızı çıkarttıktan sonra günümüz yüzmekle ve kayıklarda geçerdi. Bir de Bostanlı Deresi’nin orada (Ahırkuyu deresi-Karşıyaka Devlet Hastanesi civarı) iki tekerlekli arabalar vardı. Devrilen tipteki bu arabalar, dereden kum alırlardı. O arabalara kürekle kum yükler, para karşılığı patlıcan, biber, domates ekili bahçeleri sulardık.”
 
İlkokul üçüncü sınıfa kadar yarı para kazanma, yarı eğlence dolu bu yılların ardından, Baysak için hayat bir basamak daha ciddi olmaya doğru ilerler. 3. sınıfın yaz tatilinde bir sanayicinin yanında çırak olarak işe başlayan Baysak, sanayiye adanan 73 yıllık yolculuğunu aktarmaya devam ediyor:
 
“İlkokul üçüncü sınıfın yazında babam beni, iki yıl sonra da kardeşimi, Mahmut Nabi Uzman adında bir sanayici arkadaşının yanına çırak olarak verdi. Orada çalışmak benim için büyük şanstı çünkü, çalıştığımız atölyede dökümhane de vardı, torna-tesviye, çelik konstrüksiyon, demir işleri bölümü de vardı. Tüm bu bölümlerin her atölyede olması özellikle o dönemde imkansızdı. Burada metalin nasıl eridiğini, kalıplara nasıl döküldüğünü, yapılacak ürünün nasıl kalıplanacağını, torna-tesviyeyi, elektrik ve oksijen kaynağını, çelik konstrüksiyonun nasıl yapılacağını gördük. Orada mesleği öğrenmeye başladık, hoşumuza da gitti. Zaten kardeşimle metal işlerine merakımız da vardı. Öyle ki elimize teneke makası, lehim, havya, nişadır, pürmüz, kalayı alıp, küçük tenekeden sandallar yapıyorduk. Henüz 9-10 yaşlarındaydık. O sandalların içine her tarafı kapalı eliptik bir hazne yapıyorduk, ucuna da bir boru ekleyip, altına mum yakıyorduk. Su, o borudan hazneye giriyor, ısınınca genleşerek suyu dışarı atıyordu. O zaman da bizim sandal ileriye gidiyordu. Bunu küçük göletler ve su kaynaklarında yüzdürürdük, bizim yaşımızdaki arkadaşlar hayretle bakardı, nasıl yaptınız nereden gördünüz diye.”
 
Zanaat aşkı Mithatpaşa’da yoğurulur
 
İçinde var olan zanaatkarlık, babasının yönlendirmesi ile yepyeni bir boyuta ulaşır. Babası Abdullah Bey’in o zamanki adıyla İzmir Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü’ne kaydını yaptırdığı Ahmet Kemal Baysak, her sabah 06,45’te Bostanlı’dan çıkar, 07:45’te 3 bin öğrencinin aynı anda eğitim-öğretim gördüğü İzmir Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü’nde ‘demircilik’ bölümüne gider. Çıraklık döneminde kalbinde yatan mesleği seçmiştir aslında. Torna-tesviye bölümüne başka bir ilgisi vardır olmasına ama söz konusu bölüme 50 kişilik kontenjan, 150 başvuru vardır. Devamını Baysak’ın keyifli aktarımıyla dinleyelim:
 
“Ben demircilik bölümünden mezun oldum. Bugün bölümün adını modernize ettiler, artık ‘metal işleri’ deniliyor. Arzuladığım torna-tesviye bölümüydü. Büyük talep vardı bu bölüme. 50 öğrenci alınacaktı, 150 kişi başvurmuştu. Kura çekiliyordu. Ben kurada boş çekince demircilik bölümünde eğitim almaya başladım. Mithatpaşa’da okurken çıraklığa devam ettim. Üçüncü sınıfta kimya dersi yüzünden bir yıl kaldım. Bu süre zarfında Turyağ Fabrikası’nda işe başlayarak ilk defa sosyal sigortalı oldum. 1 yıl sonra kimya dersini vererek 1951’de mezun oldum. Turyağ’da pamukhanede çalışıyordum. Kimya dersini verip, okuldan mezun olunca kendi iş yerimi açmak istedim ama hiç sermayem yoktu. İsfendiyar Anılmış’a ait, İzmir’in önde gelen demir atölyesinde çalıştım. İsfendiyar ustanın işleri azalınca, Hayri Türkeli’nin Gazi Bulvarı’ndaki atölyesinde işe başladım. Orada kısa sürede ustabaşı haline geldim. Hayri beyin esas mesleği ökçecilikti. Metal işleriyle ilgili bir atölyeleri de vardı. Burada traktörler için römork yapılıyordu. Ben orada işe başlayınca, işi ilerleterek 4 tekerlekli römork üretmeye başladık.”
 
Bir gün, Ahmet Kemal Baysak’ın bu denli sevdiği ve sevildiği, iyi bir konumda iyi bir maaşla çalışmasını sürdürdüğü Hayri ustanın atölyesine birisi girer kapıdan içeri ve her şey değişir…
 
“Kapı açıldı, İzmir Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü’nden bir öğretmenim çalıştığım yere geldi. ‘Atölye açtım, askere gidiyorum, kimsem yok, benim atölyemde çalışmanı, bana destek olmanı istiyorum’ dedi. Çalıştığım yerden çok memnundum, konumum ilişkilerim çok iyiydi. İkilemde kaldım, öğretmenim yeni işyeri açmış, makine-tezgahı yok denecek kadar azdı, ama ne olursa olsun, bunu benden isteyen, bizleri bugünlere getiren öğretmenlerimden biriydi. Birkaç gün düşündükten sonra kararımı verdim, Hayri beye, ‘Hayri abi ben buradan çok memnunum. Ancak öğretmenim askere gideceği için açtığı atölyesinde beni çalışmaya davet etti. Benim buradan ayrılacağım demem hocamın çağrısı üzerinedir. Belki buradan aldığım haftalığı dahi alamayacağım dedim ve 1 ay sonra ayrıldım. Ama bağımızı hiç koparmadık.”
 
Öğretmeni askere gider, Ahmet Kemal Baysak bu süreçte canla başla ‘ahde vefa’ örneği sergileyerek var gücüyle çalışır. Çoğu zaman evine gitmek yerine geceleri yan dükkandaki marangozun talaşları üzerinde uyur, sabahın ilk ışıklarıyla geçer makinelerin başına. O dönemde okul arkadaşı Cemal Tercan, İstanbul’da gazetecilik bölümünü bitirerek İzmir’e döner. Bir yandan Motor-Makine-Tekniker Okulu’nda okurken boş vakitlerinde Ahmet Kemal Baysak’ın yanında çalışarak geçirir. İki arkadaş kendi atölyelerini açmayı kafalarına koyarlar. Askerden dönen öğretmenleri ile yollarını ayırarak Kahramanlarda 12 metrekarelik bir dükkanı kiralarlar kiralamasına da dükkanlarında kıyafetlerini asacak iki çividen başka bir aletleri yoktur. İş hayatından tanıdıkları Şaban usta ve Salih usta, ‘inşaatlarımızın demir işini siz yapın’ der. Baysak ve Tercan kabul eder, lakin işi yapacak ekipmanları olmadığı için kara kara düşünmeye başlarlar. Derken bir zamanlar destek oldukları öğretmenleri gelir akıllarına. ‘Geceleri atölyeni  kullanabilir miyiz’ derler, ‘malzemelerimiz, harcadığımız elektrik karışır, bu iş olmaz’ yanıtını alınca, soluğu vefakar Hayri Usta’nın yanında alırlar. Baysak’ın sözü bitmeden, Hayri usta atölyenin anahtarlarını uzatır ve, ‘Atölye, gece 7’den sabah 7’ye kadar sizindir’ der. İşte böyle başlar bir devin doğuşu…
 
1954’ten günümüze
 
1954 senesi Temmuz ayının başında kurdukları işyerlerini bugün Türkiye’ye mal olmuş bir marka altında sürdürmeye devam eden Baysak, yaşadığı süreci aktarmaya devam ediyor:
 
“Kazandığımız parayla kendimize takım almaya başladık. Mevcut işe başka işler eklendi. Soma’da Mithatpaşa’dan arkadaşım olan Nihat Zengel’in vasıtasıyla, termik santral işini yapan Çetindağ İnşaat firmasına iş yapmaya başladık. İzmir’deki makine ve tezgahları taşıyamayacağımız için Soma’da da yeni bir atölye kurduk. 1,5 yıl içerisinde çalışan sayımız 26’ya ulaştı. Kahramanlarda dere kenarındaki atölyeyi bırakıp Basmane civarında 3 yer kiraladık ve çalışmaya devam ettik. İzmir’de Rahmetli Melih Pekel ve Affan Karaca gibi iyi mimarların işini almaya başladık. Demir-çelik konstrüksiyondan sonra makine imalatı işine girdik, torna işleri için torna aldık. Kapılar’da 3 yerdeyken kahramanlarda 160 metrekarelik bir yer daha aldık. 1965’e geldiğimizde 1. Sanayi Sitesi’nde yer yaptık. İşlerimiz arttı. Bu çalışmalarımız sürerken, Alp Türksoy adında bir yüksek mimarla tanıştık. Türksoy, bize Tütünteks diye bir fabrikanın işini verdi. Çalışmamızı beğendi. Fabrika binalarının işlerini verdi. Biz bu işlerin ardından inşaat işine de girdik. İnşaat makineleri imalatına da başladık. Bugün kepçeli, kepçesiz betonyer, vibratör, beton mastarları üretiyoruz. Çelik konstrüksiyon işimiz devam ediyor. 1970’lerin başına geldiğimizde sanayi sitesine toplam bin 345 metrekarelik bir yerde çalışmaya başladık. Daha sonra Bornova’da Ankara yolu üzerinde 2 bin 700 metrekarelik bir yer aldık. Onu büyüttük, derken 103 bin metrekarelik bir yerimiz oldu orada. 1971’de orada bugün hala çalışmaya devam eden fabrikamızı inşa ettik. Söke’de Söktaş Fabrikası’nın işini yaptık. İlkokul, ortaokul, lise inşaatları yaptık.  Makine imalat sanayi ve otomotiv ve iş makineleri sanayine parça üretimine girdik. Traktör fabrikaların traktörlerine parça üretimi imalatına girdik. Gövde ile ilgili, şase aksamları gibi unsurları içeren üretimler yapıyoruz. Diğer yandan inşaat işlerimiz devam ediyor. İnşaat firmamızın merkezi İAOSB’de bulunuyor.”
 
Duayen sanayici, su gibi akıp giden sohbetin ardından geldikleri noktayı şöyle özetliyor:
 
“Bugün makine ve parça üretiminde 300 arkadaşımızla birlikte çalışıyoruz. İnşaat firmamızda idari ve teknik bölümlerden oluşan çekirdek kadromuz ise 30 kişiden oluşuyor. Ancak inşaat firmamız aldığı işlerde taşeron firmalarla işbirliği yapıyor. Şu anda; Adana’da Sönmez Holding’e çimento fabrikası inşa ediyoruz. İskenderun Demir-Çelik Fabrikası’nın filtrelerini yeniliyoruz. Kars Çimento Fabrikası’na iş yapıyoruz, Eskişehir’de termik santralin inşaatlarını yapıyoruz, Konya’da şeker fabrikasının işini yürütüyoruz. O iş yerlerinde çalışanları da dikkate alırsak rakam değişkenlik gösterebilir elbette, ortalama 1500-2000 kişi ile çalışıyoruz.  
Makine imalat sanayi ve çelik konstrüksiyonda üretimimizin yüzde 80’ini ihraç ediyoruz. Dünyanın önde gelen 8 firmasına üretim yapıyoruz. Eniştemiz Cemal Tercan ile başladığımız iş hayatımızdaki yolcuğumuz şimdi evlatlarımızla devam ediyor. Bugün işlerimizi ikinci kuşak sanayici evlatlarımız başarıyla sürdürüyor. Sanayi yolculuğunun daha başındayız, önümüzde aşmamız gereken daha çok uzun yol var.”

 

Diğerleri

İAOSB Yerleşim PlanıİAOSB MedyaİAOSB Haber DergisiİAOSB Tanıtım FilmiİAOSB Dosya İndir