DEÜ Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Can GÖKSOY, İAOSB katılımcıları ve çalışanlarına; “Aile Anayasası ve Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma” konulu seminer verdi.
İAOSB Seminerleri kapsamında düzenlenen toplantıda, öncellikle kurumsallaşma kavramına değinen Yrd. Doç. Dr. Yaşar Can GÖKSOY, 60’ lı yıllardan itibaren Avrupa ve Amerika’ da giderek önem kazanmaya başlayan bu kavramın içinin iyi doldurulması gerektiğini söyledi. Tüm dünyada giderek önem kazanan kurumsallaşma konusunda çeşitli kodlar ve uyulması gereken ilkeler olduğunu ifade eden Göksoy, Türkiye’ de SPK’ nın halka açık şirketler için belirlediği kurumsal yönetim ilkeleri olduğunu, halka açık olmayan şirketler için ise bazı faktörlerin öne çıktığını kaydetti. İyi yönetim, iyi denetim, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kredibilite gibi faktörlerin firmaların kurumsallaşmasında önemli kriterler olduğuna dikkat çeken Göksoy şunları kaydetti:
Kurumsallaşma iyi yönetim ve denetim ile ilgilidir. Büyüme ve kurumsallaşma, birbirleri ile doğru orantılıdır. Firmalarda büyüdükçe kurumsallaşma ihtiyacı duyulmakta, kurumsallaştıkça da büyüme olanakları artmaktadır. Aile şirketi yapısından doğan bir kurumsallaşma ihtiyacından da söz edilebilir. Burada önemli olan her durumda, sağlam bir zemine oturma gerekliliğidir. Öncelikle hukuksal olarak sağlam bir zeminde ilerlemek, ardından etik, ilke, kural gibi kavramları sisteme oturtmak gerekir.
Büyümek için ise strateji geliştirmeliyiz. Strateji geliştirmek, uzun vadeli yaşamak demek.Bunun için de özellikle aile şirketlerinde bazı süreçlerin çok iyi yönetilmesi gerekli. Aksi halde yarı yolda kalma riskimiz var. Türkiye’ de çok sık karşı karşıya kaldığımız, Aile ilişkilerinde ve iletişimde yaşanan bozulmalar, şirket yapısı ve işleyişine olumsuz olarak yansıyor. Ayrılıp boşanmalar, sonradan aileye katılan damat ya da gelinler arasındaki anlaşmazlık ve küslükler, aile şirketinde birçok süreci olumsuz olarak etkiliyor.
Bu konuda her ülkenin kendi aile yapısına özel çözümleri olmalı. Amerika’ daki aile yapısıyla Türkiye’ deki aile yapısı çok farklı. Bu nedenle de, hukuki ya da fiili bir çözüm yöntemi ararken kendi ülkemizdeki yapıları dikkate almamız gerekiyor. Türkiye’ye özgü kurumsallaşma hareketleri ve tedbirleri üretmeliyiz.
Aile Anayasası
Başta Amerika olmak üzere, batı ülkelerinde sadece aile şirketinin yönetimiyle sınırlı olmayan, ailenin tüm mal varlığı ve ailevi ilişkilerinin bile yazıya döküldüğü Aile Anayasalarının mevcut olduğunu söyleyen DEÜ Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Can Göksoy, bu Anayasaların şirket yönetiminide kapsayan, bununla birlikte şirket yönetimini çok aşan, bir anlamda etik kuralları ortaya koyan metinler olduğunu ifade etti. Bu Anayasa ile temel amacın gelecek nesillere misyon aktarmak, bu misyona ulaşmayı sağlayacak bir organizasyon oluşturmak olduğunu belirten Göksoy, Aile Anayasasının tek başına hukuki bir bağlayıcılığı olmadığını vurguladı.
Birçok aile üyesinin içinde olduğu şirketlerde, herkesin bir anlamda o şirketin faaliyetlerine ve kazancına katılmasını sağlamak gerektiğini vurgulayan Göksoy, birinin dışarıda tutulmasının sorun çıkarabileceğini ifade ederek bu noktada kar dağıtım politikalarının çok önemli olduğunu söyledi. Şirket içi sorunların mahkemeye taşınmasının bazen çok büyük hasarlar verebileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Yaşar Can Göksoy, önceden iyi yapılar oluşturarak çözüm yolları belirlemenin önemine dikkat çekti.
��Sektörel olarak baktığımızda yüzde 100’e yakın kısmı yerli üreticinin elinde olan sektöre yönelik bir meslek lisesinin ya da meslek liselerinde bir bölümün olmaması ülkemiz için çok büyük kayıp” dedi.
Son olarak Türkiye’de son 10 yılda yüzde 40 oranında büyüme kaydeden cam sektörünün ülkemizdeki ve dünyadaki durumunu değerlendiren Perçin, özellikle Çin’de çok fazla üretici olduğuna dikkat çekti. Perçin, son dönemde Türkiye’de ve dünyada hızla gelişen inşaat sektörüne paralel olarak cama yönelik talebin de arttığını sözlerine ekledi.