İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Seminerleri kapsamında, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İzmir Grup Başkanlığı işbirliği ile düzenlenen “6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın Sahadaki Uygulamaları” konulu bilgilendirme toplantısı Atatürk Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İzmir Grup Başkan Yardımcısı İş Başmüfettişi Ertan Gül ve İş Müfettişi Hasan Seviniş katıldığı toplantıda iş teftişi, iş müfettişi, idari para cezası uygulamaları ve işyerinde işin durdurulması uygulamaları ele alındı.
İş sağlığı ve güvenliği konusunun çalışma hayatındaki önemine dikkat çeken T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İzmir Grup Başkan Yardımcısı İş Başmüfettişi Ertan Gül; “İş güvenliğinin sağlanabilmesi için devlet, işveren ve çalışan aktörleri bir arada olmalıdır. Devlet; yasaları, mevzuatı çıkaracak ve denetim yapacak. İşveren çıkan yasalara uygun şekilde tedbirleri alacak, çalışan da alınan tedbirlere uyacak. Bunlar sağlandığı takdirde iş kazası olmaz” dedi.
İş sağlığı ve güvenliğinin bir kültür haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü; “Kültür dediğimiz kuralların kabullenilmesi demektir. Konulan bir kuralı kabullendiysek o kültür oluşmuş demektir. İş güvenliği kültürünün oluşmasında en büyük etken iş güvenliği uzmanlarıdır. Uzmanın görevi, yasal olarak iş yerinde iş güvenliği yönünden noksanlıkları tespit etmek, bunların analizini yapmak ve işverene yazılı olarak bildirimde bulunmaktır. Yasal olarak bir diğer yükümlülüğü ise, yüksekten düşme, patlama, yangın ve bunun gibi hayati tehlike arz eden durum varsa, bu durumu Çalışma Bakanlığı’na bildirmektir. Uzmana yazılı bildirim yaptığı anda bütün sorumluluk işverendedir. Söz konusu uyarıları yerine getirip getirmeme yükümlülüğü tamamen işverende oluyor.”
İşletmelerde işverenin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirmesinin zorunlu olduğunu vurgulayan İş Müfettişi Hasan Seviniş de söz konusu yapılanmanın sağlanmaması durumunda Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden (OSGB) hizmet alınması gerektiğini, aksi takdirde çok tehlikeli sınıflar, maden ve inşaat gibi sektörlerde mühürlemeye gidilebileceğini, organize sanayi bölgelerindeki iş yerlerinde ise 10 bin TL’ye ulaşan idari para cezası yaptırımlarının uygulanabileceğine dikkat çekti.
Kanunda yer alan maddeleri detaylandıran Seviniş şunları kaydetti; “Kanunun 15. maddesinde yer alan sağlık gözetimi konusu, tetanos dâhil tüm kalp grafikleri, akciğer grafikleri, solunum fonksiyonları gibi durumları kapsamaktadır. Tehlikeli ve çok tehlikeli sektörde çalışacak kişiler sağlık raporu olmadan işe başlayamazlar. Aksi takdirde yine idari para cezası uygulanmaktadır. Bu durum iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmemesi durumunda da geçerlidir. Seçim ve seçilme durumuna göre atama yöntemiyle iş yerinde çalışan temsilci isteniyor. Çalışan temsilcisine eğitim verilerek, yetkili haline getirip kurula katılması sağlanacak ve oy hakkı olacak. Aynı zamanda risk değerlendirmesi fikrine de dâhil olacak. Çalışan temsilcisi sayısı birden fazla ise bir ekip lideri ve yardımcıları olacak. Olmaması durumunda, cezası sembolik olacak. Bunun yanı sıra alınmayan bir tedbir dolayısıyla gerçekleşen mühür neticesinde kapatılan iş yerinde üretim yapılamıyor. İnşaatan örnek vermek gerekirse; mührün ardından kat çıkılması, boya yapılması gibi işlemler kanuna ayıkırı davranış olarak kabul ediliyor ve idari para cezası yerine hapis gündeme geliyor.”